Her Başarının Özünde "Önce İnsan" Vardır
Üniversite tercih döneminde birçok kişinin yaptığı gibi bölüm seçimi ile ilgili ciddi araştırmalar yapmıştım. Babamla çeşitli meslek kollarını yerinde görmek için farklı kişilerin kapılarını çalmış ve onlarla konuşarak işin özünü öğrenmeye çalışmıştım. Mühendis kökenli bir aileden gelince mühendislik dalları daha cazip gelmişti. Ama diğer yandan birilerine bir şey öğretmeyi de sevdiğim için öğretmenlik hep arka planda duruyordu. Farklı mühendislik dallarında (kimya, makina, elektrik, elektronik vs.) hep bir şeyler eksik kalıyormuş gibi hissediyordum. 2000'li yıllarda endüstri mühendisliğini seçerken makina-malzeme-insan üçgeninden oluşan “bütünleşik sistemlerin en optimum şekilde devamlılığını sağlayan mühendislik dalı” tanımı çok popülerdi ve üniversitede endüstri mühendisliğine giriş dersinde de bol bol bu tanımdan bahsedilirdi. Bu kavram beni düşünmeye sevk etmişti. İnsan – makina – malzeme üçgeni... Hepsi ayrı bir köşe... Ama benim için ne kadar iyi bir süreç tasarlarsanız tasarlayın, ne kadar gelişmiş teknoloji, makina kullanırsanız kullanın eğer merkezde insan yoksa o yapı eninde sonunda yorulur. Ama odağa insanı koyduğunuzda, işler o zaman değişir. İşte o zaman, bu odak işinize anlam katar.
Yirmi yılı kapsayan meslek hayatım boyunca, farklı süreçlerde ve projede, farklı amaçlarla bir araya geldiğim birçok farklı departman ve lokasyonda ya da ekibimin gelişiminde, benim için en önemli ve en fazla karşılığını gördüğüm gerçeklerden biri her zaman “Önce İnsan” oldu.
Yalın yönetim değerlerimizin de temellerine baktığımızda odağında insanı görebiliyoruz. Sürekli gelişim bir hedef değil, bir yolculuktur ve bu yolculuğun yolcusu da rehberi de insandır. Kaizen ve PDCA gibi yalın tekniklerle problemleri çözerken sadece süreci değil, insanların düşünme ve karar verme yetkinliğini de geliştiriyoruz. Anormallikleri görselleştirmek için kullandığımız Andon sistemleri, yalnızca süreci değil, insanların katkısını da odaklanması gereken noktayı da görünür kılar. Görsel yönetim araçlarıyla sadece verileri değil, insanların farkındalığını da görünür kılıyoruz.
Ayrıca yalın düşünce bireysel değil, kolektif bir kültür dönüşümüdür. Süreçlerin yalınlaşması ancak ekiplerin iş birliğiyle mümkündür. Değer yaratmayan süreçleri ortadan kaldırırken bilgiyi paylaşıyor; bölümler arası benchmark yaparak ortak aklı büyütüyoruz. Bu yaklaşımda çok fonksiyonlu olmak, çok yönlü düşünebilmeyi de beraberinde getiriyor. Kişisel gelişim, takım başarısına entegre oluyor. Böylece yalın dönüşüm, sadece süreçlerde değil, zihinlerde de gerçekleşiyor.
İnsan gelişirse süreç de gelişir anlayışındayım. Bu yüzden kurguladığımız interaktif eğitim modüllerinde, verdiğimiz eğitimlerde yalını sadece fabrika/üretim alanları için ya da teknik bilgi olarak değil, hayatımıza dokunan yönleriyle hayatımızdaki uygulamalarıyla anlatıyoruz. Anlatılanlar ancak o zaman anlam kazanıyor çünkü duyguya, benzerliklere, hayata dokunuyoruz. Örneğin, tek parça akışı anlatırken “ailece yenen bir yemek sonrası masadaki bulaşıkların tezgahta bekletilmeden anında makinaya doldurulması” örneği üzerinde duruyoruz ya da 5S & görsel yönetimde kıyafet dolaplarımızdan, mutfak çekmecelerimizin düzeninden ve havaalanlarındaki görsellikten bahsediyoruz.
İnsana dokunan her eğitim hayata da dokunmuş ve katkı sağlamış oluyor. Örneğin bir gün, bir eğitimde çalışma arkadaşlarımızdan biri, eğitimde anlattığım bir örnekten çok etkilendiğini ve bunu hayatına aktardığını, her eğitimde aynı örneği vermeye devam ettiğini anlatmıştı. Çok mutlu olmuştum. Çünkü insana dokunmak, kişisel gelişimlerini görmek benim için en motive edici şeylerden biriydi. Böylece meslek seçimimde mühendislik dışında arka planda kalan öğretmenlik hayallerim; verdiğim yüzlerce eğitim, gönüllülük çalışması ya da yapılan onlarca mentörlük çalışması ile yoluma çıkıyordu. Öğretmenler günümün de kutlanması ayrıca mutluluk verici...
Poseidon Ödül törenleri ile tanıma, takdir ve teşvik sistemi ile insanı odağımıza alıyoruz. Bilgi paylaşımı dışında yapılan çalışmalarda da "Ödüllü Kaizen Günleri" ile başarıyı alkışlıyoruz. Bu organizasyonlarımıza katılan arkadaşlarımız arka plandaki detayları bilirler; sunumların hazırlanması, kişilerle sunum öncesi provaların yapılması... Birçoğumuzun alışık olmadığı sahnede, mikrofonla üst yönetimin ve birçok kişinin önünde yapılan çalışmayı anlatmak, mikrofondan duyulan sese yabancılık, pointer kullanımı, evde aileye/çocuklara yapılan provalar vs. Burada yine insana dokunuyoruz.
Yirmi yıl önce bir endüstri mühendisi olarak adım attığım bu sektörde, insan-makine-malzeme optimizasyonunun en önemli noktasının insan olduğuna inanıyordum. Bugün geldiğim noktada da şunu çok iyi biliyorum: Şirketleri veya sistemleri yaşatan şey, onları kullanan insanların inancı, emeği ve bağlılığıdır.
Yalın yönetim, sadece israfları ortadan kaldırmak ya da süreçleri optimize etmek değildir. Gerçek yalınlık, insanların potansiyelini açığa çıkaran, onları sürecin öznesi yapan bir kültür inşasıdır. Bu kültürün merkezinde düşünen, sorgulayan, üreten, paylaşan ve gelişen insan vardır. İşte gerçek rekabet avantajı budur.
Yalın olmak, sadece bir metodoloji değil aynı zamanda bir değer yargısı, hayat felsefesi ve sade ama derin bir insan yaklaşımıdır. İnsan varsa gelişim vardır, gelişim varsa başarı vardır. Başarı varsa birlikte kutlanacak bir yolculuk vardır ve bu yolculuk da kalabalığın içinde insanı görebilmektir. Biz bu yolculuğa her gün yeniden “insan"la başlıyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim." İnsanın olduğu yerde israf olur ama umut da olur ve ben, umutla çalışanların kurduğu bir geleceğe inanıyorum.
Neslin GAZİOĞLU ÖZKAYA
Yalın Liderlik ve Sürekli Geliştirme Yöneticisi