Fütürizm; Geleceği Beklemek Değil, Şekillendirmektir

Fütürizm; Geleceği Beklemek Değil, Şekillendirmektir

Hepimizin hayatında sık sık kullandığı bir ifade vardır: “Zaman çok hızlı geçiyor.” Ama belki de asıl sormamız gereken soru şu: Biz geleceği bekleyenlerden mi, yoksa geleceği şekillendirenlerden mi olacağız? İşte tam burada günümüz fütürizmi devreye giriyor.

Fütürizm kulağa havalı bir kavram gibi gelse de aslında çok basit bir düşüncenin etrafında şekillenir. Gelecek yalnızca olacakları tahmin etmek değildir; onu anlamak, fırsatlarını görmek ve bilinçli bir şekilde tasarlamaktır. Bir firma için bu yaklaşım, yalnızca bugünün taleplerine cevap vermekle yetinmeyip, yarının dünyasında da güçlü ve anlamlı kalmanın yollarını aramak anlamına gelir. İklim krizinin üretime, lojistiğe ya da müşteri beklentilerine nasıl yansıyacağını düşünmek de bu işin bir parçasıdır, yapay zekânın yalnızca iş süreçlerini değil, müşteriyle kurulan iletişimi de nasıl dönüştüreceğini öngörmek de.

Gelecek beklenmez, inşa edilir. Ve bu inşa sürecinde firmalar için fütürizm bir yol haritası gibidir. Bazen büyük projelerle, bazen de küçük ama etkili adımlarla kendini gösterir. Bir tekstil firması için geri dönüştürülmüş malzemelerden akıllı kumaşlar üretmek bir fütürist adımdır. Bir gıda firması için laboratuvar ortamında et geliştirmek, bir teknoloji şirketi için kuantum bilgisayarları ya da yapay zekâ destekli etik karar mekanizmalarını hayata geçirmek de öyle. Hepsi, geleceği yalnızca öngörmekle kalmayıp, onu dönüştürmenin yollarını aramaktır.

Burada “protopian” düşünceyi anmak önemli. Çünkü çoğumuz geleceğe dair düşünürken ya ütopik hayallere kapılırız ya da distopik korkulara. Ütopya, mükemmel bir geleceği hayal eder; distopya ise karanlık, korkutucu bir gelecek senaryosu çizer. Ama ikisi de gerçek hayatla çok bağdaşmaz. Protopian yaklaşım ise bize daha insani bir bakış açısı sunar: Gelecek mükemmel olmayacak, evet. Ama her gün biraz daha iyi olabilir. Belki büyük devrimler değil ama küçük, kararlı adımlar dünyayı daha adil, daha yaşanabilir ve daha sürdürülebilir kılar.

Bir düşünelim. Üretim süreçlerinde suyun yüzde on azaltılması tek başına bir devrim değildir, ama geleceği daha iyi hale getiren somut bir adımdır. Fabrikalarda kadın çalışan oranını artırmak, enerji tüketiminde yenilenebilir kaynaklara geçmek, geri dönüştürülebilir malzemelerle üretim yapmak… Bunlar birer “küçük adım” gibi görünür. Ama aslında geleceği şekillendiren en güçlü hareketlerdir. Protopian vizyon, tam da bu yüzden değerli: “Bir gün her şey mükemmel olacak” demiyor, “Bugün biraz daha iyi olabilir” diyor.

Dünyada bu yaklaşımı şimdiden hayata geçiren örneklere bakınca, aslında geleceğin nasıl bugünden kurulduğunu görüyoruz. Patagonia, yalnızca bir outdoor giyim markası değil; doğaya geri verme felsefesiyle hareket eden bir şirket. Kârının bir kısmını çevresel girişimlere aktarıyor ve böylece yalnızca ürünleriyle değil, duruşuyla da geleceği inşa ediyor. Tesla, elektrikli araçlarla başlattığı dönüşümle yalnızca otomotiv sektörünü değil, enerji sektörünü de değiştirdi. Adidas, “Futurecraft Loop” projesiyle yüzde yüz geri dönüştürülebilir spor ayakkabı üretti; bu, döngüsel ekonominin spor giyim dünyasındaki somut karşılığı oldu. Nike ise çok yakın zamanda kurum içi bir “fütürist” işe aldı. Bu pozisyon, markanın yalnızca bugünkü trendleri değil, geleceğin yaşam biçimlerini, tüketici alışkanlıklarını ve sürdürülebilirlik beklentilerini bugünden şekillendirmek istediğinin açık bir göstergesi. Google, yapay zekâyı yalnızca teknolojik ürünlerinde değil, sürdürülebilirlik için de kullanıyor; veri merkezlerinin enerji verimliliğini artırmak için devreye aldığı algoritmalar bunun en iyi örneği.

Tüm bu örnekler bize şunu söylüyor: Fütürizm yalnızca vizyoner bir fikir değil, aksiyona dönüşmüş bir gerçekliktir. Ve bu aksiyonların her biri, geleceği küçük ama güçlü dokunuşlarla değiştirmektedir.

Peki ya biz? Çalışanlar için fütürizm ne ifade ediyor? Aslında çok şey. Çünkü geleceği yalnızca yöneticiler, inovasyon departmanları ya da büyük stratejiler kurmaz. Günlük işini yapan her çalışanın tavrı da geleceği şekillendirir. Öğrenmeye açık olmak bunun ilk adımıdır. Bugünün işi, yarının dünyasında farklı bir beceriye dönüşebilir. Sürekli öğrenmek, geleceğe hazırlığın en güçlü aracıdır. Merak etmek ise diğeridir. Gelecekten korkmak yerine onu anlamaya çalışmak, “Yapay zekâ işimizi elimizden alacak mı?” sorusunun yerine “Yapay zekâ işimizi nasıl dönüştürecek?” diye sormak… Ve elbette sorumluluk almak. Çünkü protopian vizyon bize gösteriyor ki, büyük değişimler küçük adımlarla başlar. Günlük işlerimizin içine sürdürülebilirliği, etiği ve yenilikçiliği katmak hepimizin elinde.

Sözün özü, fütürizm bize mükemmel bir gelecek vaat etmiyor. Ama protopian bir vizyonla, her gün biraz daha iyi bir geleceği mümkün kılıyor. Bugün attığımız adımlar, yarın anlatılacak hikâyelerin başlangıcı oluyor. Ve belki de bu yüzden kendimize sormamız gereken en güçlü soru şu: Biz geleceği bekleyenlerden mi olacağız, yoksa geleceği birlikte inşa edenlerden mi?

 

Furkan Güneri
Kurumsal İletişim Uzman Yardımcısı