Renkli Rotalar: Hayallerle Başlayan, İnsanla Büyüyen Bir Yolculuk
Kariyer yolculukları dışarıdan bakıldığında düz bir çizgi gibi görünebilir. Oysa içinden geçerken, bu yol; dönemeçlerle, engellerle, bazen yeniden doğuşlarla ve insanın kendi iç sesiyle örülmüş bir serüvene dönüşür. Benim hikâyem de tam olarak böyle başladı: Bir hevesle, bir hayalle ve en çok da insanlarla...
Yeşim Grup’taki ilk deneyimime Yuvarlak, Düz Örme ve BEKE parça baskı bölümlerinde stajyer olarak başladım. Henüz öğrenciydim. Dört aylık kısa bir sürede üretimin ritmini, iş disiplinini ve ekip olmanın gücünü ilk kez bu kadar yakından hissettim.
Mezuniyetime bir yıl kala, derslerimi “Hem dersleri hem de iş hayatını hallederim” diyerek, Yeşim Grup’a iş başvurusunda bulundum. Mülakata çağırıldım. Heyecanla geldim. Ancak görüşme beklentimin dışında gelişti ve olumsuz sonuçlandı. Çünkü ilandaki pozisyon için deneyimli birilerini aradıklarını ve benim öğrenci oluşumun beni zorlayabileceğini dile getirmişlerdi.
O an kendimi sorguladım: “Belki de henüz mezun olmadığımı söylememeliydim.” dedim. Ama sonra durdum ve düşündüm: Bu bir engelse, kaldırılabilir. O reddedilişin ardından yarım dönemde dersleri verdim ve mezun oldum. Belki işe alım dönemini kaçırmıştım ama içimdeki inanç ve motivasyon daha da büyümüştü.
Tam o sırada, 7. katta çalışan iki harika insan hayatıma dokundu. “Geleceğim Yeşim Genç Yetenek programına neden başvurmuyorsun?” diye sordular. Bu soru, kariyerimin yönünü değiştiren dönüm noktasıydı. “Neden olmasın?” dedim ve yolculuğum yeniden başladı.
Genç Yetenek programında Nike Departmanı’nda Inline grubuyla başladım. Sadece iş öğrenmedim; birlikte çalışmanın, birbirinden öğrenmenin, paylaşmanın ve büyümenin ne kadar kıymetli olduğunu gördüm. Özellikle yöneticimin yönlendirmeleriyle, sadece nasıl yapılacağını değil, neden yapıldığını ve daha iyisinin nasıl mümkün olacağını, müşteri gözüyle bakabilmeyi Inline Grubu ile öğrendim. BU1 grubundaki herkese — yenisine de, eskisine de — sonsuz teşekkür borçluyum.
Altı ay süren programın ardından Ar-Ge ekibine katıldım. Bugün dönüp baktığımda, bu sürecin bana kazandırdığı şey sadece bir pozisyon değil; bir bakış açısı, bir ruh hali ve yepyeni bir duruştu.
Çünkü bu gemide sadece rota çizilmiyor; biri “Durun, bunu başka türlü yapalım.” dediğinde durulup düşünülen, “Evet, daha iyi olabilir.” denilen bir kültür var. Değişim mümkün, gelişim ise kaçınılmaz. Ve bu süreçte en net öğrendiğim şey şu oldu:
Önce İnsan.
İletişim kurmadan, anlamadan, empati kurmadan hiçbir sistemin, hiçbir süreç haritasının anlamı kalmıyor.
İşin kalbinde hep insan var. Şükrü Bey’in nesilden nesile aktarmak istediği bu güzel mesajı bu sayede öğrenme fırsatı bulmuş oldum.
Yeşim Ar-Ge ekibi, dinamizmiyle, enerjisiyle ve zaman zaman tatlı bir kaosla çalışıyor. Ama bu kaos, üretkenliğin bir parçası. Çünkü her müşteri için yeniden düşünen, araştıran, yenilikçi çözümler sunmaya çalışan bir mutfak burası.
Penceresiz ofisimizde zaman zaman hem Ar-Ge hem de Ür-Ge ekibi olarak, “Keşke camımız olsa, biraz da güneşi bizler görsek...” diyoruz ama bunu bile şakaya vurabiliyoruz. Çünkü içten gelen ışığımız, neşemiz birbirimize fazlasıyla yetiyor. Peki bu samimi sıcaklığın kaynağı ram makinelerinin yanında olmamızdan mıdır? Bu galiba tartışmaya açık bir konu. Burası üretimin, geliştirmenin başladığı; ham bilginin şekillendiği bir merkez. Ve biz burada sadece iş değil, birlikte başarma duygusunu da paylaşıyoruz.
Birbirimizin açıklarını aramıyor, birbirimizi tamamlıyoruz. Sadece düzgün iş yapmak değil, birlikte kaliteli zaman geçirmek de bizim için kıymetli.
Kumaş Operasyonları VP’liği altında olmak; büyük bir sorumluluk ama bir o kadar da büyük bir keyif. Her şey planlandığı gibi gitmeyebiliyor.
Bir top kumaşta bazen günlerce süren bir emek yatıyor. Ofisi günlerce görmediğimiz anlar oldu. Yorulduk, zorlandık ama pes etmedik. Çünkü yalnız değildik. Bizimle birlikte çalışan herkes bu emeği gördü ve bize destek verdi.
Bugün arkama baktığımda, çok şey biriktirmiş; çok yol kat etmiş, çok insandan ders almış, öğrenmiş; daha da öğrenecek bir Efsun görüyorum. Sanki birlikte çalıştığım herkes, geçtiğim yollara birer tebeşirle not düşmüş gibi...
İnsan Kaynakları Birimi’ndeki muhteşem insanlar; Sosyal Uygunluk ekibi; BU3, özellikle Zara grubu; neredeyse her konuyu danışabildiğim mentorum; BU1’de çalışan herkes—yani hem Nike hem de Under Armour ekipleri; numune ekipleri; aramızdan ayrılan ya da hâlâ bizimle olan Genç Yetenekler; Düz Örme, Boyahane, Örme ustaları ve ekipleri; Ar-Ge ve Ür-Ge ekipleri; Kurumsal İletişim; Satın Alma Departmanı; BEKE Parça Baskı; Tasarım ekibi ve Yeşim Akademi’deki herkese teşekkür ederim.
Önüme bakıyorum ve kendime diyorum ki: “Efsun, bu sadece bir başlangıç. Daha gidecek çok yol var.”
Üç yıl önceki stajyer halimle, bugün Yeşim ailesinin bir yıldır üyesi olan halim arasında çok güzel, çok anlamlı farklar var.
Bu farkı yaratma şansı verdiği için Yeşim Grup’a teşekkür ederim.
Bu yolculuk bana şunu öğretti: Önce iletişim, önce empati, önce anlamak ve anlatmak… Yani, “Önce İnsan”. Kurumlar, süreçler ve sistemler elbette önemli. Ama insan olmadan hiçbiri işlemiyor. Her adımda karşımıza çıkan insanlar, onların söyledikleri, gösterdikleri yollar bu hikâyeyi anlamlı kılıyor.
Bugün geldiğim noktada, hala her gün öğreniyor, gelişiyor ve değişiyorum. Çünkü “Önce İnsan” dedikçe, yol açılıyor.
Sena Efsun ALPASLAN
Yeşim Grup Ar-Ge Mühendisi